29 Haziran 2011 Çarşamba

Şekerin acısı, terin kanlısı


İspanyol asıllı Fransız şarkıcı Manu Chao, yanına davulcusuyla gitaristini alıp Babylon'a geldi, sahnede kelimenin gerçek anlamıyla 'kan ter içinde' kaldı


Taksim meydanında YSK protestosu, zihinde gündemin absürtlüğüne şaşkın tilkiler olmasa, ortam çok rahat ‘Londra’. Nisanın sonu, gürül gürül yağmur yağıyor. Cadde boyunca karşılaştığım her tanıdığa, başka bir tanıdığın ismini vererek, onunla buluşmaya gittiğimi söylüyorum. Çünkü o gece Manu Chao konserine gidebilmek, kıtlıkta şeker fabrikasına girebilmek gibi bir şey. ‘Şanslı azınlık’ olmak berbat, şekerin tadı acı.
Babylon’un önünde beynelmilel bir kalabalık toplanmış. Bilet bulma telaşındaki son dakikacılar, karaborsacılarla buluşma derdinde. Gözümün önünde aylık maaşımın yarısını bilete veren uzun boylu adam peşi sıra bir keyif sigarası yakıyor. Az önce sattığı biletin parasını cüzdanına koyan genç kadının yüzü gülüyor. Manu Chao, Beyoğlu’nun arka sokaklarında küçük bir faydacı iktisat dalgası yaratıyor. Bu dalgada kazananlar da kaybedenler de mutlu gibi görünüyor ama biletini satanlardan birinin, “Şimdi eve gider, dinleriz” dediğini duyuyorum. Arkadaşından ziyade kendini avutuyor.

Kapının önünde mini konser
Kapının önünde iki müzisyen, içeri giremeyenler için Manu Chao şarkıları çalıyor. Çok başarılı değiller ama, fikir iyi. Yandaki şık restoran dururken, işgal evi mutfağına katkı olsun diye soğuk bezelye püresi yemek gibi. Durup epey dinliyorum. Dilde sirke var ama hissiyat bal.
Kapıdan girince Chao’nun ekibinden birkaç kişinin rozet, tişört, poster filan sattığı standla karşılaşıyorum. İki rozet beş lira. Bilet için yaşanan can pazarını düşününce bu ikisi beş liraya giden sarılı, kırmızılı, yeşilli rozetler gözüme daha bir sevimli görünüyor. Üzerinde yıldızlar filan olan ve boyuna kimlik mimlik asmak için kullanılan iplerden alıyorum. Yemekhanede turnikeye kart okuturken anı olur.
Manu Chao, başında her zaman taktığı kepi, yaka bağır açık sahneye dalıyor. Tabii ondan önce kır saçlı karizmatik gitarist Philippe Teboul ve konseri kesinlikle ‘götüren adam’ davulcu Madjid Fahem görünüyor. Mekânın, bu konseri izlemek isteyen sayısıyla orantısız olarak küçük olması eleştirilmiş, ekip buraya sığmaz denmişti. Oysa tam da böyle ‘mikro’ bir şey planlanmış. Seyirciyle iç içe olmak, bir odada çalıyor gibi hissetmek için. Amaç buymuş, sonuç da buna uygun olmuş.

‘Göğsüme vura vura...’
Manu Chao konser boyunca, biz ‘arka sıradakiler’ ve balkondakiler hariç herkese dokundu. Seyirciyle teri, hatta kanı karıştı. Hiç durmadan çaldı, beş kere bis yaptı, sesi kısılmadı, enerjisi düşmedi. ‘Merci İstanbûl, bonsoir İstanbûl’ demekten yorulmadı. Hatta, bu konser İstanbul’da konser vermiş bir şarkıcının şehrin adını en fazla andığı konser filan olabilir, araştırılsın. Chao çok coşkulu ve hızlı bir adam. Yıllar geçtikçe enerjisi düşeceğine artıyor, yaşlanacağına gençleşiyor. Bu enerjiyle mikrofonu böğrüne vura vura tempo tutmaya başlayınca, göğsünü patlattı, ‘kan ter içinde’ kaldı diye yazacaktım zaten, kelimenin tam anlamıyla beni yalancı çıkarmadı.
Bir buçuk saate yakın sahnede kaldı. Seyirci ‘Politik Kills’ diye bağırmaktan yorgun ve Chao’ya ‘Clandestino’ çekmekten mutluydu.
‘Şanslı azınlık’ olmak berbat dedik, hakikaten öyle. Konserin öncesinde de sonrasında da, orada olanların ‘orada olmayı hak etmediğiyle’ ilgili eleştiriler yapıldı. Ama orada olanların, tabii ki, orada olmayanlar kadar orada olma hakkı var. Eyvah, Kayahan şarkısı gibi oldu ama hakikaten öyle. O bilete o kadar parayı veren insanın bunu sırf parası olduğu için yapmış olduğunu sanmıyorum. Mevzuyu orada kilitlememek lazım. Kaldı ki dinleyici, en az Manu Chao ve ekibi kadar iyiydi. Şarkıların tamamını ezbere söyleyen, konserin ritmini iyi götüren, senkronu titretmeyen sıkı bir dinleyiciydi.
Chao, konserin başında davulun önüne Ahmet Şık ve Nedim Şener için özgürlük çağrısında bulunan bir tişört astı. Büyük alkış aldı. Soran çok oldu, o yüzden söyleyeyim: Hayır, YSK ile ilgili bir şey söylemedi. Her şeye de o yetişemez ki!

Elif Türkölmez
20.04.2011
Radikal Hayat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder