
'Gossip Girl'ün fesatı Blair Waldorf olarak tanıdığımız Leighton Meester şarkıcı oldu. Ama önyargı tırnaklarınızı törpülemeye hazırlanın; bu iş tutar!
Kötülüğün vücuda gelmiş hali, pembe saten ya da devetüyü kaşmiri biçimli vücuduna yakıştırmayı bilen en genç stil ikonu, hırçın, şımarık ama bir o kadar da kırılgan ve masum... ‘Gossip Girl’deki ‘gerçek kötü’ Blair Waldorf olarak tanıdığımız Leighton Meester artık şarkı da söylüyor. Ama o ‘artık şarkı da söylüyor’daki ‘artık’ ve ‘da’ya fena bozuk. Zira çocukluğundan beri şarkı söylediğini, müzik dinlemeyi ve yapmayı çok sevdiğini hatta müziğin onda oyunculuktan daha büyük bir tutku olduğunu her söyleşisinde dile getiriyor. Şarkılar da fena değil hani, ‘Dur bakalım ne yapmış?’ diye kıs kıs gülüp, önyargı tırnaklarınızı bu ‘küçük kız’a geçirmek üzere pozisyon aldığınıza pişman olabilirsiniz. Evet yeni bir şey değil, evet sesi pek duyulmuyor, evet zaten seksi ve ünlü olduğu için 1-0 önde başlıyor ama hakkını verelim. Bu kız iyi müzisyen olacak. Neden mi? Bir kere hiç bayık değil, ağlak ya da aşırı neşeli yani ‘tutacağı kesin’ kolay işlere yönelmemiş. Bayağı sıkı düzenlemeleri olan, zor şarkılar yapmış. Klişelere de en cesur yeniliklere de, hem şarkılarda hem hayatında açık. Daha ne olsun? Şimdilik dört şarkısını dinledik ama yakında çıkacağı muştulanan albümü merakla bekliyoruz ve albüm de bu single’lar gibi olacaksa, ‘aferin’ diyoruz.
‘Gossip Girl’in sarışın çıtırı Taylor Momsen de geçenlerde rock grubu kurmuş, The Pretty Reckless adlı grubuyla cayır cayır müziğini icra etmişti. Kendine güveni tam, daha 16 yaşında olmasına rağmen hayatını sahnelerde geçirmiş gibi olaya vakıftı. Meester, Momsen’dan biraz farklı olarak ‘elektronik pop’ yapıyor. Bu tanım kendisine ait. Rolling Stones olsun, OK! olsun verdiği tüm söyleşilerde bunu dile getiriyor: “Ben elektronik pop müzik yapıyorum ve çok eğleniyorum!”
Meester’ın hayat hikâyesi de epey ilginç. Annesi madde bağımlısı ve satıcısı olmaktan hapse düşünce kendisi Florida Hapishanesi’nde doğmuş. Ancak üç aylıkken bir akrabasının yanına verilmiş. Bu trajik hikâye kızımızı bozmamış, annesine tavır almamış. Hatta annesi en yakın arkadaşıymış, erkek kardeşi Lex’le birlikte... Hayalinde hep ünlü olmak varmış. Oyunculuk, şarkıcılık, modellik, ne olursa... Yeter ki o fırfırlı, dantelli etekleri doyasıya giyebilsin, davetten davete, partiden partiye koştursun. Yani Blair’le benzeşen yanları var Meester’ın. Yoksul bir ailede büyüdüğü için bir an önce ‘yırtması’ gerektiğini düşünüp model olmaya karar vermiş ilkin. Birkaç moda çekimi sonundaysa dizilerle televizyona ısınmaya başlamış.
‘The Wizard of Oz ’da rol aldıktan sonra oyunculukla ilgilenir olmuş. 11 yaşında ailesiyle beraber New York’a taşındıktan sonra Ralph Lauren kampanya çekiminde Bruce Webber ve Sophia Coppola ile çalışmaya başlamış. En çok ‘Gossip Girl’deki rolüyle tanınsa da, ‘Veronica Mars’, ‘House’, ‘CSI: Miami’, ‘7th Heaven’, ‘Entourage’ gibi pek çok hit dizide rol almış.
Sinema dünyasındaki çıkışıysa Frank Peretti’nin çok satan romanından uyarlanan ‘Hangman’s Curse’ adlı filmle olmuş.‘Flourish’, ‘Inside’, ‘Drive-Thru’ ve ‘The Beautiful Ordinary’den sonra 2007’de ‘Gossip Girl’de Blair Waldorf karakteriyle ilk defa başrolünde olduğu bir dizide rol almaya başlamış.
‘Gossip Girl’ dizisi müzik çalışmalarının da yolunu açmış. New York’ta tanıştığı Cobra Starship’le yaptığı ‘Good Girl Gone Bad’ düeti, ‘Birthday’ ve ‘Bette Davis Eyes’ adlı şarkıları yeniden yorumlaması epey ses getirmiş. Bir de albümde de yer alacak olan ‘Body Control’ adlı şarkısı var ki, New York’ta şimdiden klüplerde çalınmaya başlamış.
Şarkıcılıkla oyunculuk arasında bir seçim yapması gerektiğini de düşünmüyor Meester: “Neden birini seçmek zorunda kalayım ki, ya da neden hakkımda ‘oyunculuktan şarkıcılığa geçiyor’ diye haberler yazılıyor ki? Bir şeyi seçmek, bir şeye geçmek zorunda değilim. İstediğim her şeyi yapabilirim ve bunlar için emek harcıyorum.”
Aslında tablo klasik. Bizde de ‘Mankenden şarkıcı olur mu? Oyunculuk yapmak bir modelin ne haddine’ meseleleri vazgeçilmez polemiktir, ABD’de de durum farklı değil. Meester’in şarkıcılığı, Lindsay Lohan’ın başarısız albümü ya da Scarlett Johansson’un Tom Waits şarkılarını yeniden yorumlamaya kalkıp ‘batırmasıyla’ kıyaslanıp ‘tu kaka’lanıyor. Ama Meester bunlara karşı hazırlıklı. “İstediğimi yapıyorum, önemli olan bu. Ben böyle kadınları seviyorum. Mesela Cate Blanchett, o benim favorim. Çünkü kendi tarzı var, kendi bildiğini yapıyor ve ne yapsa çok yakıştırıyor. Kıyafet seçimleri bile ilginç. Genelde klasik parçalar giyiyor ama öyle bir şey ekliyor ki o stile, şaşırıp kalıyorsunuz” diyor.
Meester bir de Bette Davis hayranı. “Onun gibisi bir daha dünyaya gelmez. O her şeyiyle mükemmel bir kadındı” dediği Davis’i yere göğe koyamıyor. ‘Bette Davis Eyes’ adlı şarkının sözlerine de hayran: “Onun her türlü güzel özelliğine vurgu var. Gözleri, dudakları, bakışları, duruşu iyi anlatılmış, bu şarkıyı tekrar söylemek müthiş” diyor.
Hayranlık duyduğu kadınlardan biri de Audrey Hepburn. Onun özellikle ‘Breakfast at Tiffany’deki haline vurgun ve ‘Gossip Girl’deki Blair’in de onun izinde gittiğini anlatıyor. Hepburn’ün açtığı yoldan yararlandığını anlatan Meester, “Çok şanslıyım ki önümde onun gibi başarılı bir model vardı” diyor.
Universal’dan prodüktörler Polow Da Don, Harvey Mason Jr. ve Spencer Nezey de Meester’e hayran ve güvenleri tam. Meester da albümü böyle bir prodüksiyon ekibiyle kotarmaktan memnun. Ne diyelim, sound gayet iyi, ekip başarılı, kız güzel... Bu iş tutar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder