
Serge Gainsbourg ve Jane Birkin'in kızı Charlotte Gainsbourg son albümü 'IRM' ile müzikte iddiasını ispatlamaya hazır. Albümü Amerikalı müzisyen Beck'le kotaran Gainsbourg, "Annemle babamı taklit edemem, kendi sesimi bulmalıyım" diyor
Babası adı çıkmış bir ‘provokatör’dü, anasının da ‘sütten çıkmış ak kaşık’ olmadığı malum. 13 yaşındayken babasının ‘ensest’ temalı ‘Lemon Incest’ şarkısının klibinde oynayıp da bugüne sağlam varabilmiş olabilmesi hayretlik. 70’li yıllara damgasını vuran Serge Gainsbourg-Jane Birkin çiftinin güzel kızları Charlotte Gainsbourg, ABD’li müzisyen Beck’le kotardığı son albümü ‘IRM’ ile, zaten nicedir ufaktan ufaktan ayrılmaya başladığı soyadının gölgesinden iyiden iyiye sıyrılıyor.
‘5:55’ adlı bir önceki albümünün ardından ‘daha farklı bir ses’ yakalamak için kolları sıvayan Gainsbourg, Beck’i aramış. “Uzun süredir onunla çalışmak istiyordum, müziğimin başka bir yöne girmesini istediğim anda aradım. Kendime de sürprizler yaptığım bir albüm oldu bu” diyor. Beck’le çok iyi bir ‘müzik kimyası’ yakaladıklarını düşünüyor. Beck ise bir önceki albümünde de kendisiyle çalışmak isteyen Gainsbourg’a işlerinin yoğunluğu nedeniyle hayır dediği için üzgünmüş ve bu albümde teklif yinelenince hemen ‘evet’ demiş.
Çünkü herkes gibi o da, bu kızın havasına, hem müziğe hem sinemaya olan yeteneğine, bakışına, duruşuna hayran.
Charlotte, Beck’ten kendisine sadece şarkı vermesini istememiş. O şarkıların yapılma süreçlerini bire bir görmek, fikir vermek, daha yapılırken mırıldanmak ve bu süreçten mümkün olduğunca verim çıkarmak için uğraşmış.
“Beck inanılmaz üretken bir insan. Onu şaşkınlıkla izliyorum” diyen Gainsbourg’a göre, onu babasının ‘sound’undan uzaklaştırmayı başaran da Beck olmuş. “Bir işe başlarken ister istemez babamın müzik hakkındaki görüşleri geliyor aklıma. Bu iyi bir şey değil. Yeni bir şey söylemek isteyebilirsiniz ama bu kadar etkileyici iki insanın kızı olarak onların müzikal tarzını akıl dışında tutmak zor” diyor Gainsbourg. Beck ise “Kurtulmayalım zaten, onlar iyi müzik yaptı ama Charlotte’un bu ‘retro’ tarzdan sıyrılması fena olmadı” diye konuşuyor.
“Sesim çok çıplak olsun istedim, araya bir şeyler girmesin, daha dostça gelsin insanlara...” diye düşünmüş Gainsbourg. Gerçekten de albümün tamamında o duygu iyi hissediliyor. İlk klibin çekildiği ‘Heaven Can Wait’ ve ‘Trick Point’, albümü taşıyacak kadar iyi şarkılar. Vokaller su gibi, altyapılar dikkat kesilip dinlenmeye değer, albümün genel havası da gayet ‘serinkanlı’. Şarkılar sadece Gainsbourg’un değil, Beck’in de olgunluk döneminin iyi işler çıkaracağına işaret. Kendi sesini, kendi şarkılarını bulduğuna inanan Gainsbourg, ilk kez canlı performans sergilemeyi ve konser vermeyi de düşünüyor.
‘En İyi Kadın’ seçildi
21 Temmuz 1971 Londra doğumlu Charlotte Lucy Gainsbourg, Londra’da çok kısa süre yaşadıktan sonra çocukluğunu Paris’te geçirmiş. Bu da demek oluyor ki dünyaya gözünü açtığı andan itibaren Paris’in o bohem sanat dünyası içinde bulmuş kendini. Yani, ‘Kişiliğin oluşmasında çevre mi önemli genler mi?’ klişesine Charlotte örneğinden yola çıkıp ‘İkisi de’ diyebiliriz rahatça.
Gainsbourg ilk kamera deneyimini Catherine Deneuve’ün kızını canlandırdığı ‘Paroles et Musique’ (Söz ve Müzik) adlı filmde yaşıyor. Jane Eyre’ın ‘Charlotte Bronte’ adlı romanından uyarlanan aynı adlı filmle ününü pekiştiren yıldız, Lars Von Trier’in ‘Antichrist’ adlı filmiyle geçen yıl Cannes Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü alınca kendini sinemada ispatlamış oluyor.
İlk albümüyse babasının prodüktörlüğünde hazırlanan ‘Charlotte For Ever’. Bu albümü henüz 15 yaşındayken yapan Gainsbourg daha sonra müziğe, 20 yıl sürecek bir ‘sinema arası’ vermiş. Bu araya 25 film ve Fransız yönetmen Yvan Attal’la olan beraberliğinden doğan iki de çocuk sığdırmış.
2004 yılında Fransız müzisyen Etienne Daho’yla ‘If’ parçasında düet yapan Gainsbourg, müziği özlediğini düşünüp 2006’da ‘5:55’ albümünü yaptı. Bu arada müziği hiçbir zaman terk etmediğini ispatlarcasına oynadığı pek çok filmin soundtrack albümünde şarkı da söyledi. Gainsbourg, Bob Dylan’ın hayatının anlatıldığı otobiyografik ‘I’m Not There’ filminde de rol almış ve soundtrack’te yer alan Dylan klasiği ‘Just Like a Woman’ı seslendirmişti.
Elif Türkölmez
19.12.2009
Radikal Cumartesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder