
İmece usulü, güzel müzik
Vokal/gitarda Akif Ercihan Yerlioğlu, gitarda Uygar Çehreli, bas gitarda Büşra Yalçınöz, davulda Burak Özkök, vokal/geri vokalde Fundagül İnce, saksafonda Emir Erünsal ve tuşlular/glockenspielde M. Ozan Tekin’den oluşan dev kadro ‘Yora’ bu akşam 22.00’de Bronx Pi’de.
İlk albümlerinin hazırlıklarını sürdüren İstanbul indie sahnesinin önemli temsilcilerinden Yora’ya bağlandım...
Albüm çalışmaları ne aşamada?
Albümle ilgili en net söyleyebileceğimiz şey, kayıtların bitmiş olması. Yani enstrüman, vokal, tef, ortam sesi vb. kaydedecek bir şey kalmadı. Şu anda mix’leri bitmek üzere. Öncelikle şunu söylemek lazım. Bizim için albüm demek birbirini tamamlayan şarkıların birlikteliği demek. Bu plak halinde sunulabilir, rafta duran bir CD olabilir, ya da internetten bir klasör halinde indirilebilir. Bizim için de en çok içimize sinen yanı “iyi kaydedilmiş güzel şarkılar” sunabilmek. Albümü bağımsız kaydettik. Kaset kuşağının çocukları olduğumuz için birçok mecradan insanın katılımıyla daha da güzelleşen bir ürün tutmak istiyoruz elimizde. Bu süreçte işler yolunda gitmezse, internet dünyasında buluşabiliriz herkesle.
Şarkıları yapma süreci nasıl gelişiyor?
Bu zamana kadar birçok şekilde ortaya çıkan şarkılarımız oldu. Akif’in ya da Uygar’ın besteleriyle başlayan süreçler oldu. Stüdyo çalışmalarında grup halinde çıkan şarkılar oldu. Uzun zamandır daha ‘singer-songwriter’ mantığıyla gidiyoruz. Akif yeni bir şarkıyla geliyor, grup olarak düzenlemesine eğiliyoruz. Zaten Ozan tam bir aranjör!
Biraz kalabalık bir ekipsiniz. Zorlukları oluyor mu?
Zorlukları var tabi ki... En başta sahneye sığma sıkıntısı geliyor. Öte yandan kattığı çok şey var. Müzikal zenginlik ve perspektif sağlıyor.
‘Boğaziçili’, ‘Taşodalı’, ‘Peyoteli’ olmak fena bir şey mi, yoksa size başka türlü imkânlar mı veriyor?
Özellikle müzikte bir şeye bir isim verdiğiniz anda onu bir şeylere benzetmeye veya indirgemeye başlıyorsunuz. Saydığınız bütün bu etiketler olumlu-olumsuz yargılar içerebiliyor. O yüzden, bir etiketten yola çıkıp bizimle tanışan insanlar olduğu kadar, yollarımızın hiç kesişmediği insanlar da olabilir. Çok da kötü bir durum değil...
Müziklerini sizinkine benzettiğim ‘Sakin’ Bizim Büyük Çaresizliğimiz’in müziklerini yaptı. İmkân olsa hangi yönetmenle çalışmak isterdiniz?
Sinemanın bir parçası olmak çok güzel olurdu. Aslında çok verimli bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’de genç sayılabilecek yönetmenler neredeyse kendi sinemalarını oluşturmaya başladı. Reha Erdem, Semih Kaplanoğlu, Derviş Zaim, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Yeni Sinemacılar oluşumu gibi birçok yönetmenden gelecek yeni hikayeler bizi muhakkak heyecanlandırır!
”Adlarını analım, çok severiz” dediğiniz müzisyenler, ekipler kimler?
Post Dial, Ars Longa, Gözyaşı Çetesi, Seha Can, Erkin Gören, Sakin, 123, Fungu (dağıldı ama olsun)... Hem sevdiğimiz müzikler, hem sevdiğimiz insanlar...
Kendi müziğinizi oluştururken kimlerden, nelerden ilham aldınız?
Müzikten, sinemadan, fotoğraftan, bazı bazı kendi iç dünyamızdan, hatta çocukluğumuzdan... Ama herhalde en çok da milyonlarca uyaran içeren, yaşadığımız şehir İstanbul’dan.
Müzik dışında ne yaparsınız, ne edersiniz?
Hepimiz çalışıyoruz. Hatta bazılarımız bir yandan da okuyor. Kalan zamanı da güzelleştirip paylaşmaya çalışıyoruz işte.
Elif Türkölmez
25.12.2010
Radikal Hayat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder