2 Temmuz 2011 Cumartesi

karga


Bu yazıyı, 'Bar adabı' konulu bir yazı hazırlığındayken Karga'nın 'sakin ve derinden' adamı Tayfun Polat'tan istemiştim. Sağolsun her zamanki gibi yedi dakikada filan toparlayıp atmıştı bana. Yazıyı kullanamadık ama bari buradan okuyun. Tayfun Karga'yı anlatıyor...

Geçen gece kabine girmeden önce Karga’nın açıldığı günden beri müzik direktörlüğünü yapan Bahadır (Dilbaz) ile içerdeki kalabalığa bakıyorduk. Bahadır bir tespitte bulundu, “İçerdeki herkes ‘burası ne ayak?’ diye ortamı kesiyor”. Evet, Karga artık popüler oldu. Her gün yeni birleri gelip mekânı kesiyor.

Aslında Karga ile ilk temas önemlidir. İçeri girdiğinde ya karanlık, ya mekânın dokusu, ya çalan müzik, bir şeye takılırsın. Takılır ve kalırsın. 15. yılında Karga’nın yüzlerce müdavimi olmasının sebebi, kapısından girdiklerini yeri sevmeleri.

Tabii 10 yıldır bağımsız bir kültür merkezini (KargART) salt kendi oluşturduğu imkânlarla ayakta tutuyor oluşu, 4 yıldır her ay ücretsiz bir sanat ve yaşam kültürü dergisini (kargamecmua) yayımlıyor oluşu da insanların dikkatini çekiyor. Ve yeni insanlar da geliyor bu bağlantılarla. Ama en çok Karga’nın atmosferine ve müzik seçkisine geliyorlar.

Hiç gelmeyen bir insan için Karga karanlık bir yerdir. Gözün karanlığa alışınca mekânın dokusunu farketmeye başlarsın. Her biri başka yaşanmışlıkları yanında getirmiş aplikler, avizeler, kurnalar, kapılar, değirmen milleri, şömineler… detaylar sarmaya başlar. Çalan müziği ya çok seversin ya hiç sevmezsin.

Kadıköy’ün ağır abileri Karga’da takılmanın bir adabı olduğunu düşünürler. Ama yoktur aslında. Ağırlık Kadıköy’den gelir, Karga’dan değil. Öyle çok dans edilmez, ama Karga aslında herkes dans etsin ister, eğlensin. Haftaiçi belki çok dans ağırlıklı müzik çalmaz ama haftasonunun enerjisi yüksektir.

Karga ile özdeşleşmiş Tom Waits, Nine Inch Nails, Einstrünzende Neubauten, Primus gibi başka mekânlarda azca ama Karga’da her daim çalınanlar listesi olsa da; endüstriyelden, fusion caza, funk’tan alt. country’ye, indie dance’den electronica’ya her tür çalınır. En çok bira içilir ama scotch ve burbon da araya katılır mutlaka.

Karga’da müdavimler kültür, sanat, politika konuşur. Bolca da sokağın gündemini. Zaten müdavimsen, muhabbet edecek birilerini her zaman bulabilirsin. Zaten bu muhabbetlerin yoğunluğu önce KargART’a, sonra kargamecmua’ya altyapı olmuştur. Bu çevre ve muhabbet içeriği ile temeli atılmıştır her ikisinin de. Keza yeni fikirler de içkiye meze olup kıvam bulur. Muhabbet edecek biri yoksa, tek başına saatlerce takılabilirsin. Kimse pek bulaşmaz. Bir şeyler okuyup yazabilirsin. Bir şeyler çizen de çok olur. Ayrıca KargART’ta bir etkinlik varsa çıkıp bakabilirsin.

Kadıköylü bir bar olmanın Kadıköylü olmakla alakası var. Aidiyet duygusu fazladır Kadıköylü barlarda. Farkı da budur aslında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder